30 Temmuz 2017 Pazar

CEVİZ ÜRETİCİLERİNİN EN BÜYÜK DERDİ " ELMA İÇKURDU (Cydia pomonella)"

Tanımı ve Yaşayışı • Ergin gri renkli yaklaşık 10mm uzunluğunda, her iki kanat ucunda üç- gen şeklinde çikolata renginde leke bulunur. • Yumurta 1–1,2 mm çapında oval şekilde, baş- langıçta süt beyazı renginde ve mumumsu gö- rünümdedir. Yumurta geliştikçe orta kısmında kırmızımsı bir halka görülür, açılmadan hemen önce ise gelişmiş larva açıklıkla izlenebilir. • Gelişimini tamamlayıp elmayı terk eden olgun larva 15–20mm uzunluğunda beyazımsı pembe görünümündedir.

Efsane Bitki: Ökse Otu…

Ağaçların özsularını kullanıp büyüyen ve ağaçlara zarar veren ökse otundan bahsedeyim
ÖKSE OTU (Viscum album L.)
Toprakta ve Suda Filizlenememez
Kaç bitki bu şekilde nitelendirilebilir ki? İlk bakışta inanması güç gelen bu olay Ökse otu için biçilmiş kaftandır. Belki de bu özelliğinden dolayı efsanelere konu olmuştur. Çoğalabilmesini kuşlara borçlu iken, kuşlara tuzak olarak kullanılması, bu ismin verilmesinin nedenidir.
Ökse kelimesi ülkemizde verilmiş isimlerden birisidir. Rumca bir kelimedir. Bu ismin verilmesinin nedeni kuşların yakalanmasında kullanılmasındandır. Ökse otunun tohumlarının veya çobanpüskülü kabuklarının kaynatılmasıyla elde edilen son derece yapışkan maddeye de ökse denir.

21 Temmuz 2017 Cuma

ÜLKEMİZDE KESME ÇİÇEKÇİLİK VE TAÇ YAPIMI

 Çiçek zorunlu bir tüketim maddesi olmamakla birlikte, gelişen kültürlerde insanın duygu ve düşüncelerini en iyi şekilde ifade eden araçlardan birisi, aynı zamanda insanın doğaya olan özlemini gideren bir ihtiyaç maddesidir. Antik çağlardan beri pek çok medeniyette sosyal ve dini açıdan çiçeğin her zaman önemli bir yeri olmuştur. Babil’in Asma Bahçeleri bunun en önemli kanıtıdır.

16 Temmuz 2017 Pazar

KESME ÇİÇEK VE SEBZEDE YEŞİLKURT [Helicoverpa Armigera (Hübn.) (Lep.:Noctuidae)]

“İnsanlar ekip – diktiklerini değil, hastalık ve zararlılardan arta kalanı biçerler”
Hastalık ve zararlılar ile hiç mücadele yapılmaz ise ancak zararlılardan artan hasat edilir. Fakat zamanında yapılan ilaçlı mücadele ve önceden alınan kültürel önlemler ile hastalık ve zararlı kayıplarının en aza inebilmektedir.
Ülkemizin ihraç ettiği Kesme çiçek ve sebzelerde çok sorun olan bir zararlıdır. Polifag bir zararlıdır Özelliklede Domateste zararı önemlidir.

14 Temmuz 2017 Cuma

KUTSAL ZEYTİN AĞACI

Dünyanın en sağlıklı ve doğal bitkisel yağ kaynağı olan zeytinin tarihi, günümüzden 8.000 yıl öncesine dayanır. Tarihi gelişimi içinde birçok efsaneye kaynak olan zeytin, eski uygarlıkların yazıtları ve kutsal kitaplarda yer almıştır.
Fotoğrafta gördüğünüz Manisa Kırkağaç’a bağlı Bakır mahallesinde bulunan zeytin ağacı tam 1652 yaşında. Anadolu’da kurulan birçok medeniyete tanıklık eden bu köklü ağaç, hala dallarından zeytin vermeye devam ediyor. Bu ağaç Türkiye'nin en yaşlı, dünyanın ise meyve veren en yaşlı zeytin ağacı olma özelliğine de sahip.

DOMATES MİLDİYÖSÜ (Phytophthora infestans (Mont) de Bary)

Domates yetiştiricilerinin kara şimşek olarak isimlendirdiği bu tehlikeli hastalık kısa bir sürede sera veya açıkta yetiştirilen domateslere çok büyük zarar vermektedir.
Antalya’nın Alanya ilçesindeki bir serada rastlayıp fotoğrafladığım bu hastalık ile ilgili olarak sera sahibi; “bir gecede şimşek gibi vurdu geçti” diyerek hastalığın yıkıcılığını ifade etmiştir.
Hastalık etmeni, [Phytophthora infestans (Mont) kışı çürümüş hastalıklı bitki artıklarında oospor halinde geçirir. İlkbaharda oosporlann çimlenmesiyle primer enfeksiyonlar başlar. Yapraklardaki lekeler üzerinde oluşan

KİRAZ VE ZEYTİN HASTALIK VE ZARARLILARI






12 Temmuz 2017 Çarşamba

FRANKLİNİELLA OCCİDENTALİS (ÇİÇEK TRİPSİ)

İHRACAT FİRMALARI İÇİN HAZIRLADIĞIM VE BATI AKDENİZ İHRACATÇILAR BİRLİĞİ TARAFINDAN BASTIRILAN ÇİÇEK TRİPSİ AFİŞİ

CERATİTİS CAPİTATA (AKDENİZ MEYVE SİNEĞİ) VE ZARAR ŞEKLİ

İHRACAT FİRMALARI İÇİN HAZIRLADIĞIM VE BATI AKDENİZ İHRACATÇILAR BİRLİLİĞİ TARAFINDAN BASTIRILAN
CERATİTİS CAPİTATA (AKDENİZ MEYVE SİNEĞİ) AFİŞİ

TUTA ABSOLUTA (DOMATES GÜVESİ) VE ZARAR ŞEKLİ AFİŞ

İHRACAT FİRMALARI İÇİN HAZIRLADIĞIM VE BATI AKDENİZ İHRACATÇILAR BİRLİLİĞİ TARAFINDAN BASTIRILAN TUTA ABSOLUTA AFİŞİ

F.OCCİDENTALİS, TUTA ABSOLUTA, CERATİTİS CAPİTATA

YAŞ SEBZE MEYVE VE KESME ÇİÇEK İHRACATIMIZA ENGEL OLAN ÖNEMLİ 3 ZARARLI

AYÇİÇEĞİ (Helianthus annuus)

Ayçiçeği içerdiği yüksek orandaki (%22-50) yağ miktarı nedeniyle bitkisel ham yağ üretimi bakımından önemli bir yağ bitkisidir. Ayçiçeği yağı beslenme değeri en yüksek olan yağlardan biridir. Dünya bitkisel ham yağ üretiminin %12,6’sı ayçiçeğinden karşılanmaktadır. 
Türkiye yağlık ayçiçeği ve diğer yağlı tohumların üretimi için uygun toprak yapısına, ekim alanına ve iklime sahiptir. Ayçiçeği bitkisi oluşturduğu kuvvetli ve derinlere gidebilen kök sistemi nedeniyle kurağa nispeten dayanıklı bir bitkidir.

SOĞAN YAPRAK TRİPSİ (Thrips tabaci ), (Frankliniella occidentialis)

SOĞAN TRİPSİ, tomurcuklar açtıktan hemen sonra beslenmeye başlar. Bunlar, soğan taze yapraklarının bitki özsuyunu emerek, çiçek dökümü ile verim düşüklüğüne, meyvenin küçük olmasına, düzensiz olgunlaşmasına, bronzlaşmasına ve şekil bozukluğuna neden olarak, ürünün pazar değerini düşürmektedir.

SOĞAN PSİLLİDİ Bactericera tremblayi Wagn.

Ergin boyu 2-3 mm olup siyah renklidir. Başı, ilk göğüs segmentinden daha geniştir. Petek gözleri iri olup, yanlara doğru yarım küre biçiminde çıkıntı yapar. Antenler 10 segmentli olup, ilk segmentler kalın, sonrakiler ince ve ip gibidir. Toraksta sarımsı lekeler bulunur. Kanatlar vücut uzunluğunun 1.5 katı kadar uzunlukta olup, saydam görünümlü ve belirgin damarlıdır.

SOĞAN MİLDİYÖSÜ (Peronospora desructor Berc.)

Arpacık ya da kuru soğan katmanları arasında hastalık etmeni misel şeklinde olur. Yaprakların ve tohumların içinde gelişerek fungus konidiofor meydana getirir. Açık renkli olan, uçlarında limon gibi konidileri olur. Bunların ölçüleri 18-30 X 37-72 mikron olur. Kış dönemini soğan yumruları içinde misel, hastalıklı olan yapraklarda oospor şeklinde geçirir. İlkbahar geldiğinde misel gelişmeye, oospor çimlenmeye başladığında, ilk bulaşma olur. Yapraklarda oluşan kondiler rüzgarla birlikte uzak yerlere taşınır. Eğer ıslak bir soğanın yaprağına yerleşirse, yaklaşık 1-1,5 saat içinde çimlenir. 16 derecede bulaşma, % 70-80 kadar orantıda nem olur. Epidemi 18-20 derecede ve % 90 orantıda nemde olur.

SOĞAN YETİŞTİRİCİLİĞİ

Soğan insan beslenmesinde özel yeri olan bir sebzedir. Taze veya kuru olarak tüketildiği gibi son yıllarda kurutma sanayisinde işlenerek bazı yiyeceklerin hazırlanmasında da yaygın olarak kullanılmaktadır. Soğan genel olarak iki yıllık bir bitkidir. Birinci yıl yumru, ikinci yılda tohum oluşur. 100 gr. Soğanda 1.2 gr. Protein, 0.1 gr. Yağ, 8.9 gr. Şekerli maddeler, 8 gr. Su, 12 gr. Kuru madde, 30 mg. Kalsiyum ve 42 kalori bulunur.
İKLİM İSTEKLERİ:
Bitkinin erken gelişme devresinde serin havaya gerek vardır. Baş bağlama ve başın büyümesi için sıcaklığın fazla olması şarttır. Erken gelişme devresinde ortalama sıcaklık 12,8 ºC olmalıdır. Baş bağlamaya başladığı zaman 21 ºC, başın olgunlaşması için 24-27 ºC optimum sıcaklıklar istenir. Soğan bitkisi -8, -10 ºC sıcaklıklara dayanır. Gün uzunluğu istekleri çeşitlere göre değişir. Erkenci çeşitler 10-12 saat, geççi çeşitler için 13-15 saat gün uzunluğu gereksinimi vardır. Akdeniz sahil kesimi için sonbahar ekimi yapılan yerlerde kısa gün soğanları seçilmelidir.

11 Temmuz 2017 Salı

VEREM OTU (KÜSKÜT)

Küsküt, bazı yerlerde şeytansaçı, verem otu, kızıl ot gibi adlarla tanınır. Cuscu-ceae familyasının tek üyesi Cuscuta cinsidir. Dünyada 200 civarında türü yayılış gösterir. Klorofilsiz, sarınıcı tam parazit bitkilerdir. İpliksi gövdeleri ile konukçularına sarılarak, emeçleriyle onlardan su ve besin maddeleri alırlar.
Doğada, çimlenme sırasında tohum gömleğinin parçalanabilmesi için topraktan gerekli su alınır. Çimlenmede ilk kez kök ucu ardmdanda gövde ucu tohumdan çıkar. Belli bir uzunluğa ulaşmış olan gövde bir konukçu bulup, tutunabilirse yaşamını sürdürür, tutunamazsa elimine olur.
Bir küsküt bitkisi genellikle 3.000-25.000 adet tohum verir. Tohumlarının bir kısmı olgunlaşıp toprağa düşer ve hemen çimlenir. Birçoğu da toprak üstüne yakın kısımda kalıp 5-15 yıl durgun bir halde çimlenme gücünü kaybetmeden durur, ortamını bulunca hemen çimlenir. Bitki üzerinde tutunup gelişmiş küskütün iplik dallarında çok sık top şeklinde çiçek açar. Her tip top çiçek yüzlerce tohum taşır.

KOZADA BİTEN HAYATLAR

Kıymetli okurlarım sizlere dut yapraklarında çok oburca beslenen ipek böceğinden bahsedeceğim.
Dutlarda zarar yapan bu böcek öyle kıymetli bir böcek ki bir an önce beslensin, büyüsün diye insanlar dut yapraklarını koparıp onun önüne koyarlar.
Her aşaması mucizelerle dolu olan ipek böceklerinin ipek üretmeleri çok çarpıcı yaratılış mucizelerinden biridir. Allah'ın ilhamıyla hareket eden ipek böceklerinin ürettikleri bu sağlam doğal iplik bilim adamlarına da ilham kaynağı olmaktadır.

9 Temmuz 2017 Pazar

ARMUT MEMELİ PASI (Gymnosporangium fuscum D.C.)

Hastalık etmeni, ardıç ağacının sürgünlerinde eylül-ekim aylarında oluşturduğu fusoit şeklinde telial tümörlerde kışı geçirir. Burada 4-5 yıl canlılığını sürdürebilir ve her yıl ilkbaharda enfeksiyon kaynağı oluşturur. Bu tümörlerde şubat ayında spor dilleri meydana gelir. Spor dilleri koyu kahverenginde olup, minimum 5°C, maksimum 20°C'de oluşurlar ve üzerinde binlerce teliospor bulunur.

ZEYTİNCİLER BU ZARARLIYA DİKKATTT! ZEYTİN FİDAN TIRTILI (Palpita unionalis)

Genel görünüşü parlak beyaz renkte olup, ön bacakları hariç böce- ğin tüm vücudu beyaz pullarla kaplıdır. • Hafif şeffaf görünümü olan ön kanatların yan kenarları saçaklıdır. • Larvası yumurtadan ilk çıktığı zaman sarı renkte olup, daha sonra yeşile döner. •
Zeytin fidantırtılı, Bursa ili koşullarında kışı son dönem larva olarak toprak altında geçirir. • Bursa ili zeytinliklerinde ağustos, eylül ve ekim-kasım aylarında birbiri içine girmiş 2 döl ve 1 kısmi döl verir.
Zarar Şekli: • Yumurtadan çıkan Zeytin fidantırtılı larvaları, taze bir yaprak arar ve bunun üzerinde beslenmeye başlar. Yeni çıkmış larvanın ilk tercihi, taze zeytin fidanları veya sürgünleridir. • Zeytin fidantırtılı 3. larva döneminden sonra çok oburca beslenmekte ve zeytin yapraklarının tamamını tüketmektedir. Özellikle son dönem larvanın zararı çok önemlidir. Larvalar, zeytin fidanlarının tüm taze sürgünlerini, zeytin ağaçlarının ise ertesi yıl meyve verecek yeni sürgünleri ile diğer sürgünlerini tamamen yemektedir.

CANAVAR OTU (Orobanche spp) ve MÜCADELESİ

Dünyada canavar otu kadar toprakta uzun yıllar can­lı kalabilme özelliğine sahip, binlerce tohum üretebilen ve bitkisel üretimde önemli verim kayıplarına yol açabilen çok az yabancı ot türü vardır. Canavar otlarının 100'den fazla türü bulunmasına rağmen bunlardan sadece birkaçı ekonomik öneme haizdir. Konukçu olarak ise genellikle lahana, domates, ayçiçeği, tütün, baklagiller, havuç, patates, biber, patlıcan, karpuz, kavun vs. gibi kültür bitkilerini seçerler. Gerçek olmayan köklerini, konukçu bitki köklerine sokarak gıdalarını sağlarlar. Tohumların toprakta canlılıklarını koruma süresi 2-12 yıldır. Tohumlar toprakta uygun şartlarda ve kendileri için uygun konukçu bitkisinden salgılanan uyarıcı salgıları bulduklarında çimlenerek, toprak altında konukçunun köküne enfekte eder ve onun iletim demetlerine emeçlerini salarak beslenmeye ve gelişmeye başlar.

7 Temmuz 2017 Cuma

AĞAÇ VE DUA

“Bir ağaç ki eğile eğile ibadet olmuş
Bir ağaç ki ağaç deyip geçmek âdet olmuş.”
Kâinatta ne kadar yaratılmış mahlûkat varsa hepsi kendi lisan-ı mahsusuyla Yüce Yaratıcıyı tesbih eder. Bir nevî duâ eder. Bu duâ ve tesbihi kediler mırmırları ile, koyunlar melemesi ile, gök gürlemesi ile, şimşek çakması ile yaparlar.

ANA SÜTÜ

Bir ananın yavrusunu sevdiği gibi evlatta anayı sever mi acaba?
Ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar.
Ananın hakkı ödenmez, ana gibi yâr olmaz.
Açlığından dolayı ağlayan yavrusunu bağrına basan ananın aldığı hazı ve mutluluğa şahit olmuşsunuz dur.
Dışardan alınan süt eğer yeni doğmuş bebeye verilecekse biraz su katılır. Çünkü yeni doğmuş bebe koyu sütü hazmedemez.

AYRILIK ACISI

Baba, babacığım ne olur sende gel diye haykırıyordu otobüsün içinde annesinin kucağında ki küçük kız. Annesinin bütün çabalarına rağmen öyle hazin ağlıyordu ki yüreğim burkuldu, gözlerim doldu. Ayrılık ne kadar zor, ne kadar ağır ki düştüğü yüreği yakıyor, kor ediyor.
Hz. Mevlana’nın “Dinle Neyden nasıl hikaye etmede/ ayrılıktan şikayet etmede” dediği gibi ayrılıktan her şey şikayet etmektedir. Hz Bediüzzamanın
“Bütün firaklardan gelen feryatlar, aşkı bekadan gelen ağlamaların tercümanıdır.” İfadeleri aslında bu şikayetlerin insanda Allah tarafından verilen aşkı bekadan kaynaklandığını bildirmektedir.
Hasan feyzi ağabeyin üstadın ayrılışı için

BAHAR SOFRASININ İLK İKRAMI

Anadolu birçok meyve türünde olduğu gibi, kirazın anavatanı sınırları içerisinde. Hazar denizi ile çevrili Karadeniz arasındaki bölge kirazın anavatanı olarak biliniyor.
Kiraz ülkemiz ekonomisi ve halkımızın beslenmesi için önemli meyvelerden. Türkiye’de toplam 8,3 milyon adet kiraz ağacı var ve yılda 215.000 ton ürün elde ediliyor. Bunun yaklaşık 17.800 tonu yurtdışına ihraç ediliyor. Kiraz Ege, Marmara ve İç Anadolu bölgeleri başta olmak üzere ülkemizin hemen hemen bütün bölgelerinde yetiştiriliyor.

BİR RAHMET NESİMİ “GÖZYAŞI”

Zaman zaman insanı bir hüzün dalgası alır götürür. Mazinin mutlu günlerine, acı günlerine hey gidi günler diye hayıflanırsın. Bu durum pek çoğumuzun başına gelmiştir. Eski yazılara, eski şiirlere, eski fotoğraflara dalar gidersin. Bazen gayrı ihtiyari gözlerde damlalar belirir.
Mevlana der ki; “Hüzün dalgası çarptıysa bir insanın yüreğine, Ya Mevla’sını özlemiştir ya Mevla’sı onu”

BOZOK YAYLASI

Şair Faruk Nafiz ÇAMLIBEL’ in “On yıl var ayrıyım Kına dağından- Baba ocağından yar kucağından” dediği gibi benden On yılımı alan güzellikler,güzel insanlar diyarı BOZOK YAYLASI’ n dan ayrılışımın ikinci yılı.
Geldiğim yere tam alıştım derken geçenlerde İl İl Türkiye Yazı serilerinin birinde Bozok yaylası ile ilgili yazı çıktı. Bana bu yazı sıladan bir mektup gibi geldi.
Öyle ya Mektuplar dostlardan haber getirir. Gurbeti sılaya sılayı gurbete bağlar. Mektuplar gelen beldeye gönderen kimseye göre kıymet alır.

BU ERİK AĞACI NEDEN AĞLIYOR?

Her garibin, her terkedilmişin bir derdi vardır. Bu yüzden kâh sokakta, kâh ovada için, için ağlar. Yukarıda fotoğraflarda ise ağlayan erik ağacıdır.
Günümüz insanının derdi vardır. Stresi vardır. Bunalır, baş edemediği dertlerden vaveyla eder veya ağlar. Ama ağaç neden ağlar hiç düşündünüz mü?

ÇOCUKLUĞUMUZUN OYUNLARI ANTALYA' DA YAŞATILIYOR

Yaşı otuz ve üzerinde olanların çok iyi hatırlayacağı eskinin vazgeçilmez oyunları Antalya’ da yaşatılıyor.
Antalya Büyükşehir belediyesinin cumhuriyet meydanına yaptırdığı eskinin oyunları büyük ilgi görmektedir.

DAĞLAR

Dağlar bize bir çağrıdır. Güzele, sonsuza, bilinmeze doğru bir çağrı
Onların eteklerinden devşirilmiş bir kucak çiçek olmuştur hep onlara yazılan şiirler, türküler, şarkılar.
Dağlarla o kadar iç içe olmuşuz ki tarihler boyu şarkılara türkülere konu olduğu gibi
Bir vakit dini motiflerimizde de dağlar Tur olmuş, Hıra, Arafat, Sina olmuş; inanç ve duygu dünyamızın uçsuz bucaksız ikliminde bizi zirvelerde gezdirmişti.
Hele şimdi üzerinde bulunduğum SPİL ‘e bir çıkmaya görün yücelerine, içiniz bir genişler, soluğunuz ferahlar, ayaklarınız hemencecik yerden kesilir. Ve hafiflersiniz ki sormayın. Yahya KEMAL bu geçeği şöyle dile getirmiş “Dağlar başında zevkini aldındı varlığın,/ bulsun bu zirvelerden huzur ihtiyarlığın

DUA

Ey dergâhına sığınanları koruyan Allah’ım Beni şeytani arzulardan koru, beşeri kirlerden temizle, Peygamberin olan Hz. Muhammed’in (a.s.m ) candan sevgisini nasip ederek, gaflet pasından, cehaletten gelen evhamlardan uzaklaştır. Öyle ki. Benlik ve enaniyet tamamen yok olup her şeyim Allah için, Allah adına, Allah yolunda ve Allah tarafından olsun. Böylece Allahın nimeti sayesinde ihsan deryasına dalsın, Allahın kılınçlarıyla yardıma mahzar olsun, Allahın inayetiyle memnun olsun, Allah tan alıkoyan her şeyden Allahın himayetiyle korunmuş olsun!

"YETİŞ YA MUHAMMED KUR'ANIN GİDİYOR"

“Duygulu bir anda yazıldığından cümlelerin perişanlığına nazar edilmemeli”

Şoray uzun yolda programının da, asker uğurlama töreni vardı. Asker uğurlama yapılırken sesi güzel birisinin yanık sesi ile “kışlalar doldu buğun” türküsünü söyledi. Asker babası durgunlaştı. Anne ağladı, ağladı.
Düşündüm ne güzel adetlerimiz, ne ulvi meziyetlerimiz var.
Düşündüm ki benim Furkan da asker olacak, bizde uğurlama yapacağız. Bu kışla türküsünü dinlerken şimdi ağladığım gibi ağlayacağım.

GURBETTE BAYRAM


    1. Yazıma bir dörtlük ile başlamak istiyorum
“Gurbete bir başka olur bayramlar/Hüzün çöker hep gönüller üstüne
Bin yıl gibi uzar haftalar aylar/Mevsimler biniyor yıllar üstüne”
Akdeniz bölgesinde güzel bir şehre tayin olmuştum. Bu şehrin nem’i fazla olduğundan sıcaklarıda o denli yakıcı oluyordu. Tayin işleri taşınma derken memlekete gidememiştik. Bayramda da gidemedik. Bayramı bu ilk kez geldiğimiz şehirde geçirecektik.
            Ramazan ayının pek hissedilmediği gencinden yaşlısına fütursuzca oruç yiyenlerin bol olduğu, oruç tutanların ise azınlıkta kaldığı, “Ramazan dolayısı ile kapalıyız” yazısınına hiç mi hiç rastlamadığım bu şehirde bakalım bayram nasıl olacaktı.

HARMAN VE TESTİ

Yaşı 35 ve üzeri olanlar, özellikle köylerde yaşayanlar; kağnı, döven, anadut, tırpan, yaba, tırmık gibi isimleri iyi hatırlarlar.
Harman zamanı temmuz ayına kalan orta Anadolu bölgesinde eskiden tarlalar tırpanla biçilirdi. Bu iş yorucu olurdu. Biçilen buğdaylar anadutlarla at arabalarına veya kağnılara yüklenir harman yerine götürülürdü. Harman işi eğer ramazanda ise sabah erkenden öğleye kadar ve iftardan sonra devam ederdi.

İNSAN VE YOLCULUK

İnsan vardır, neşe içinde insanlara neşe dağıtır. İnsan vardır, umutsuz, karamsar insanlara karamsarlık dağıtır. İnsanlar hayata kendi gözleri ve gözlükleri ile bakarlar. Gördükleri şeylerin rengi gözlüklerinin rengi ile alakalıdır. Ağlayan bir kimse dünyayı ve içindekileri üzüntülü ve ağlar gördüğü gibi, neşeli bir insan insanlığı neşeli, sevinçli görür. Bu gerçeğe herkes kendi hayatında defalarca şahit olmuştur.
            Hülasa imanlı bir nazar baktıklarına cenabı hak hesabına baktığı için gördüklerinde bir hikmet, bir ince sır olduğunu derk eder. Olaylara karamsar bakan şair Ahmet Haşim ise
“ Akşam, akşam yine akşam/ göllerde bu dem bir kamış olsam” mealinde şiirlerinde umutsuzluk hakimdir.

İ N S A N DEDİĞİN

İnsan vardır, neşe içinde insanlara neşe dağıtır. İnsan vardır, umutsuz, karamsar insanlara karamsarlık dağıtır. İnsanlar hayata kendi gözleri ve gözlükleri ile bakarlar. Gördükleri şeylerin rengi gözlüklerinin rengi ile alakalıdır. Ağlayan bir kimse dünyayı ve içindekileri üzüntülü ve ağlar gördüğü gibi, neşeli bir insan insanlığı neşeli, sevinçli görür. Bu gerçeğe herkes kendi hayatında defalarca şahit olmuştur.
            Hülasa imanlı bir nazar baktıklarına cenabı hak hesabına baktığı için gördüklerinde bir hikmet, bir ince sır olduğunu derk eder. Olaylara karamsar bakan şair Ahmet Haşim ise
“ Akşam, akşam yine akşam/ göllerde bu dem bir kamış olsam” mealinde şiirlerinde umutsuzluk hakimdir.

KEDİLER NANKÖR MÜ DÜR?

Geçenlerde Bir Internet sitesinde kedilerle ilgili soruya rastlamıştım. Soru da Kedilerle köpekler arasında ki fark sorulmaktaydı. Soruya verilen cevapların hemen hepsi kedilerin nankör olduğunda birleşiyordu.
Evet sevgili okurlar halk arasında o kadar yaygın ki nankör kedi ifadesi ..
Peki kediler gerçekten nankör müdür? Acaba
Köpek; bütün hayvanlar içinde vefadarlığı, sadakati ile zirvededir. Hatta sadakati ve vefadarlığı darbı mesel olmuştur.

KOMŞULUK

Peygamber Efendimiz
            “Cibril bana komşuya iyilik yapmayı o kadar çok tavsiye etti ki, yakında komşunun komşuya varis olacağını zannettim.”
            “Ey Ebu Zer  çorba kaynatacağın zaman, suyunu bolca koy ve komşularını gözet”
            “Kötülüklerinden komşusu kurtulmayan kimse cennet’ e giremez.”
            Yukarıdaki hadis-i şeriflerden öğreniyoruz ki, yüce dinimiz; komşu hak ve vazifelerine karşı mü’min ler den büyük dikkat göstermemizi istemektedir.
            “Komşu komşunun külüne muhtaç”
            “Ev alma komşu al” gibi Ata sözlerimiz de komşu ve komşuluğun ne derece önemli olduğunu vurgulamaktadır.

LEZZETLERİ ACILAŞTIRAN ÖLÜM

Bir gönlündür bu rayiha yad kırlara savurma
Güllerin bitiminde ölüm var gülüm
Uzun uzun mavi mavi yudumladığın
Günlerin ardında ölüm var gülüm
Bin bir nazla işveyle adımladığın
Yılların ardında ölüm var gülüm

MEZAR TAŞLARI

Yunus dir ki, gör takdirin işleri
Dökülmüştür kirpikleri kaşları
Başları üstünde hece taşları
Ne söylerler ne bir haber verirler.

Eskiden bir alışkanlığım vardı eski mezarlıklara gider; Bir zaman durup düşünürdüm; orada yatanlarda bizim gibi bir zamanlar hayatta olduğunu, onlarında nice arzuları, umutları var olduğunu, mezar taşlarındaki yazıları okur, hoşuma gidenleri ezberlerdim. Bu bana değişik bir haz verirdi.
Geçenlerde bir öğretmen arkadaş oturmuş bir sandalyeye düşünüp duruyordu. Ona dedim ki “eğer ölünce mezarıma ne yazdıracağım diye üzülüp duruyorsan, derdin bu ise senin için çok güzel beyitler var. Ben hiçbir ücret istemeden mezar taşına bunu yazdırabilirim. Sen bu işi düşünüp te dertlenme” o arkadaşı aldı bir gülme sonra bana dedi ki “ Allah razı olsun bende sabahtan beri mezar taşıma nasıl bir beyit yazdırayım diye düşünüp duruyordum” dedi. Şaka bir tarafa mezar taşlarında o kadar ibretamiz yazılar oluyor ki insan okumadan geçemiyor.

SU NİMETİ

 “Yaradılanı severim, yaradandan ötürü”
Merhamet bir insanda olmaya görsün; Eziyet çeken, örümcek ağında çırpınan bir sinek, Susuzluktan kıvranan bir köpeğin çıkardığı hazin seslerde ağlatır. Su ilahi rahmetin tecessüm etmiş halidir. Pek çok nimet ünsiyet ile (alışkanlık) insan oğlunca Allahın nimeti olduğu unutulsa da su öyle değil İnsan Güneşin doğması için dua etmezde su için dua eder halbuki iki nimette Allahın dileği iledir. Alla hu Teala her nimete bir sebeb yarattığı halde suya sebeb yaratmamıştır ki Kul her zaman o nimeti Dergahı ilahiden istesin.Su verme ,su ikram etme o kadar sevaptır ki cahiliye devrinde dahi hacılara su verme işi büyük onur kabul edilirdi.

TİLKİNİN MEKTUBU

Hep alışmıştık, cami avlusuna bırakılan çocuklara
Genellikle gayri meşru ilişkilerin ürünü olan bu masum yavrular, en emniyetli yer olan cami avlularına bırakılırdı.

SÜRÜCÜLER LÜTFEN DİKKAT

Beyazı, siyahı, kahverengisi, dalmaçyalısı v.b renklerle insana oldukça sevimli gelen insana olan dostluğu ve vefasıyla devamlı bir numara olan köpeklerin başına gelen bir hadiseden bahsedeceğim.  İş yerine  hemen her gün İzmir –İstanbul karayolu kenarından yürüyerek gider gelirim. Bu gidiş gelişlerin çoğunda rastladığım bir manzara var ki derinden derine beni etkiler. Bir değil beş değil İzmir –İstanbul karayolu Manisa nın içinden geçer ve yol kenarlarında arabaların çarptığı güzelim köpekler cansızca yatar durur.

İNSAN

Sıfatın kendine ne kadar uygun
Bütün nimetleri unutan insan
Rahat ve bollukta şükrü bırakıp
Musibet anında yalvaran insan

                  Aziz ÖZKAN

           1983 Erzurum depremi münasebetiyle yazılmıştır.

NEDİR

Nedir bu çektiğim senin elinden
Ağamı paşamı kralmısın sen
Kilitlendi çeneler aşkın derdinden
Diken mi çalımı kalemisin sen

Nasıl sevgi bu akıllar ermez
Viran olası gözler yadları görmez
Kırılası ayaklar başka tarafa gitmez
Mıknatısmı yapışkanmı falcımısın sen

5 Temmuz 2017 Çarşamba

DOMATES GÜVESİ (Tuta absoluta)

Bu zararlının hayat döngüsü çok kısa olduğundan (29-38 gün) ve çok oburca beslendiğinden kısa zamanda çok geniş alanlara yayılabilmektedir.
Zararlı ile mücadele çok zordur. Yalnızca kimyasal ve kültürel tedbirlerle mücadele yetersizdir. En etkin mücadele yolu Entegre mücadeledir. Yani Kimyasal, kültürel, biyolojik ve biyoteknik mücadele metotlarının hepsini birden uygulamaktır.

PATLICANDA KURŞUNİ KÜF Botrytis cinerea Pers.

2010 Yılında ülkemizde baş gösteren Domates güvesi (Tuta absoluta) nın Antalya seralarında yayılışını tespit için pek çok serada inceleme yapmıştım. Bu incelemelerim neticesinde çok farklı ürünlerde çok farklı hastalık ve zararlı varlığına da şahit olmuş bunları fotoğraflayıp kısa notlar tutmuştum.

SEBZELERDE BEYAZSİNEK Sera beyazsineği [Trialeurodes vaporariorum (Westw.)| Tütün beyazsineği {Bemisia tabaci Genn.)


Sera beyazsineği (Trialeurodes vaporariorum), Tütün beyazsineği (Bemisia tabaci) genellikle birbirlerine benzerler.
Türlerin birbirlerinden ayırt edilmesi pupa döneminde daha kolay olmaktadır. Sera beyazsineği pupasının çevresi bir mum tabakası ile çevrili olmasına karşın Tütün beyazsineği’nde bu tabaka yoktur. Tütün beyazsineği’nin vücut her iki kenarında hafif bir girinti olup, daha sarı renkte olmaktadır. Sera beyazsineği’nin pupası daha ovaldir.

AYÇİÇEĞİ MİLDİYÖSÜ Plasmopara halstedii (Farl.) Berl. &De Toni (= Plasmopara helianthi Novot.)

Ayçiçeğinde mildiyö hastalığına neden olan etmen plasmopora halstedii’ dir. Ayçiçeğinin en önemli fungal hastalıklarından biridir. Hastalık ayçiçeği tarımı yapılan hemen her ülkede tespit edilmiştir. Ülkemizde ilk olarak 1958 de Adapazarı’nda görülmüş, sonraları 1970’li yıllarda hastalığın Marmara Bölgesinde oldukça yaygın (%96) ve yakalanma oranının ise yüksek (%30) olduğu belirlenmiştir. Karadeniz ve Ege ekim alanları da hastalıkla bulaşıktır. Etmenin hastalık yapması hava koşullarına sıkı sıkıya bağlı olduğundan hastalık bazı yıllar hiç görülmeyebilir.

BAĞ MİLDİYÖSÜ Plasmopara viticola (Berk. Et Curt) Beri et de Toni

Halk arasında "pronoz" olarak bilinen bağ mildiyösü, Havaların yağışlı gitmesi ve buna bağlı yüksek nem oluşumu nedeniyle Mildiyö hastalığı ortaya çıkar. Bağlarda, çiçeklenme ve meyve tutumu döneminde yaşanan yağış ve ılık geçen ilkbahar mevsimi sebebiyle önce mildiyö hastalığı görüldü ve asmalar tanelerini kaybetti. Ardından gelen sıcak hava ve kurak yaz mevsimi bu sefer bağlarda külleme hastalığına sebep oldu. Bağlarda yaprakların alt kısmında oluşan külleme hastalığı dolayısıyla yapraklar kurudu. 

1 Temmuz 2017 Cumartesi

BAĞLARDA KURŞUNİ KÜF Botrytis cinerea Pers.

Ülkemizde bağların en önemli fungal hastalıklarından biri de kurşuni küf (Botrytis cinerea Pers.)'tür. Bu hastalık, elverişli şartlarda bitkinin tüm yeşil kısımlarında görülse de daha sık olarak salkım ve tanelerde zarar yapar. Hastalık ilerledikçe salkım ve taneler gri renkte bir küf tabakasıyla kaplanır. Taneler çatlar, çok ileri devrede buruşur ve meşinleşmiş gibi bir hal alır.
Hastalık gerek üretimin son aşamalarındaki zararıyla, gerekse patojenin depolama esnasında gelişebilmesi ve çürümeye yol açması nedeniyle ciddi ekonomik zararlara sebep olmaktadır.
Hastalık bitkiye salkım güvesinin, dolunun ve kuşların yol açtığı yaralardan giriş yapar.

SALKIM GÜVESİ Lobesia botrana Den.et Schiff. (Lepidoptera: Tortricİdae)

TANIMI VE YAŞAYIŞI
Erginlerin kanat açıklığı 10–12 mm, boyu 6 mm kadardır. Ön kanatların zemini gri renkte olup üzeri gri mavi, kahverengi, kızılımsı sarı ve zeytin yeşili renklerle mozaik gibi işlenmiş bir görünümdedir. Arka kanatları açık parlak gri renkte, açık san, mavi pırıltılıdır. Etrafı saçaklıdır.
Yumurta çok küçük olup, genellikle mercimek biçimindedir. Genişliği ortalama 0,5 mm, uzunluğu 0,7 mm'dir. Yumurtalar bırakıldığında soluk sarı ve yeşil sarı karışımı bir renkte olup şeffaftır. Daha sonraları renk açılır ve gün ışığında pırıltılıdır.

ZEYTİN KABUKLU BİTİ Parlatoria oleae (Colv.) (Hemiptera: Diaspididae)


Meyve ağaçlarındaki kırmızı örümcekler ile Zeytin Kabuklu biti zararlılarına genellikle tozlu yolların kenarlarındaki bahçelerde çok rastladım. Bahçe kenarındaki yol eğer asfalt ise kabuklu bit zararı çok az, yol toprak ise kabuklu bit zararı oldukça fazla olmaktadır.

KİRAZ SİNEĞİ (Rhagoletis cerasi L.) (Dip.: Tephritidae)

Tanımı, yaşayışı ve zarar şekli
            Kiraz sineğinin erginleri, parlak siyah renkli olan göğsü (thorax) ve göğsün ucundaki sarı renkli scutellumları ile kolayca tanınırlar. Gözleri yeşilimsi mavi, bacakları ise siyah renklidir. Saydam olan kanatlarında, dikine üçü uzun ve biri kısa olmak üzere 4 adet, mavimsi-siyah renkte bant bulunur. Ergin erkek sinek 4 mm, dişi ise 5 mm boyundadır. Yumurtaları ince uzun oval yapıda ve fildişi beyaz renktedir. Larvalar bacaksız ve krem beyazı renktedir. Larvanın boyu başlangıçta 0.6 mm, pupa olmaya yakın ise 6 mm'dir. Pupası fıçı şeklinde ve açık sarı renktedir. Pupanın uzunluğu 4 mm, genişliği ise 2 mm'dir.

ZEYTİN SİNEĞİ (Bactrocera oleae Gmelin.)

Değerli üreticiler,
Her kültür bitkisinde olduğu gibi zeytininde belli başlı ana zararlıları vardır. Bunların içerisinde en önemlisi Zeytin sineğidir. Zeytin sineği önemli bir zararlıdır. Zararı meyvenin etli yani yenen kısmında görülür. Larva (kurt)’larının sebep olduğu bu zarar yüzünden meyvelerin çürüyerek dökülmesine, yağ miktarının azalmasına kısmen de yağda asit miktarının yükselmesine sebep olur. Zeytin sineği mücadelesi yapılmadığında ürün kayıpları % 30’lara kadar çıkabilmektedir. Zararın fazla olduğu yıllarda ise meyvelerde % 100’ e varan kayıplar meydana gelebilmektedir.

ŞEFTALİ YAPRAK KIVIRCIKLIĞI HASTALIĞI [Taphrina deformans (Berk.)Tul]

Yaz aylarının en sevilen meyvelerinden biri olan şeftali kiraz ve kayısı gibi gülgiller ailesindendir.
Şeftali ağacı ortalama 30 yıl yaşar, çok uzun ömürlü bir ağaç değildir.
Bol sulu ve tatlı meyvesinin en önemli özelliği kabuğunun tüylü olmasıdır.
Bu kadifemsi dokudan hoşlanmayanlar için nektarin denilen tüysüz bir çeşidi de vardır. Çekirdeği tek ve serttir. Çekirdeği kolay ayrılana yarma şeftali, ete yapışık olana et şeftalisi denir. Yarma şeftali genellikle taze meyve olarak tüketilir. Et şeftalisi ise konserve yapımında kullanılır. Ülkemizde beyaz ve sarı etli olarak bilinen iki tür vardır.

ZEYTİN DAL KANSERİ (Pseudomonos savastanoi pv. Savastanoi Smith.)

Sayın üreticilerimiz, sizlere  mücadelesi yapılmadığında büyük zararlara ve hatta zeytin ağaçlarının tamamen kurumasına neden olan zeytin dal kanseri hastalığından bahsedeceğim.
Çok eski çağlardan bu yana tüketilen zeytin, zamanla önemini daha da arttırmış, sofralardaki daimi yerini alarak, insan sağlığının önemli bir koruyucusu olmuştur. Besin değeri oldukça yüksek olan zeytin, aynı zamanda yağıyla da insan sağlığına olan katkısını arttırmaktadır. Sağlığa olumsuz hiçbir etkisi olmayan
zeytinyağı, içerdiği antioksidanlar sayesinde kalp-damar hastalıkları ve kansere karşı da koruyucu bir etki gösterir. Özellikle günümüzde kalp ve damar şikâyetlerinin çoğalması, bu mucizevî besinin insan sağlığı açısından önemini daha da artırmaktadır. Faydaları saymakla bitmeyen, ülke ekonomimize katkı sağlayan bu ürünümüz, “Zeytin Dal Kanseri” olarak isimlendirilen hastalık nedeniyle önemli bir tehdit altındadır.