7 Temmuz 2017 Cuma

İNSAN VE YOLCULUK

İnsan vardır, neşe içinde insanlara neşe dağıtır. İnsan vardır, umutsuz, karamsar insanlara karamsarlık dağıtır. İnsanlar hayata kendi gözleri ve gözlükleri ile bakarlar. Gördükleri şeylerin rengi gözlüklerinin rengi ile alakalıdır. Ağlayan bir kimse dünyayı ve içindekileri üzüntülü ve ağlar gördüğü gibi, neşeli bir insan insanlığı neşeli, sevinçli görür. Bu gerçeğe herkes kendi hayatında defalarca şahit olmuştur.
            Hülasa imanlı bir nazar baktıklarına cenabı hak hesabına baktığı için gördüklerinde bir hikmet, bir ince sır olduğunu derk eder. Olaylara karamsar bakan şair Ahmet Haşim ise
“ Akşam, akşam yine akşam/ göllerde bu dem bir kamış olsam” mealinde şiirlerinde umutsuzluk hakimdir.
            Sevgilisine kavuşmuş bir aşığı anlatan Faruk Nafiz ise
“ Göçsün ne çıkar her gün uzaklarda bir alem/ Bulmuş yeniden cenneti Havva ile adem”
Derken başka bir şair
“ Gülmeli eğlenmeli/ varsın desinler deli” diyerek hayatın dağdağasında ezilen biçare insanlara moral vermektedir.
            Sevdiklerinize gül verin/ gül yoksa eğer gülüverin
Peygamber efendimiz bir tebessüm ile de olsa sadaka verin buyurmaktadır. Bu hadisi şerife göre  mü ‘minin tebessümü dahi sadakadır.
            İnsanın zaman zaman umutsuzluğa düştüğü, maişetin olumsuzlukları altında ezildiği anlar olur. Bu anlarda sessizce eski mutlu günlerini, gençliğini, dostlarını düşünür. Bazen Niyazi Mısri gibi
“Bir ticaret yapmadım, nakd-i ömür oldu heba / Yola geldim, lakin göçmüş cümle kervan bihaber/ Ağlayıp nalan edip, düştüm yola tenha garip/dide giryan, sine biryan, akıl hayran, bihaber”
Bazen de Alemi ervaha gitmiş annesini, babasını, düşünür. Fuzuli-i Bağdadi gibi
“Vaslını yâd eyledikçe ağlarım/ Ta nefes varsa kuru cismimde feryat eylerim.”
Der veya bu mealde düşünür. Oysa insan ne kadar sıkıntılı halde de olsa Allah- u Teâlâ onu ahseni takvimde yaratmıştır.
            Allah İnsanı taş yaratmamış, ağaç yaratmamış, insan olarak yaratmış mü’ min kulları içine katmıştır. Bu yüzden insan küfür ve dalalet dışında her hal üzere Allaha Hamd etmelidir.
Çünkü insan yaratılış ağacının en yüce meyvesidir. Bu kâinat en yüce insan olan Fahri kâinat efendimizin hürmetine yaratılmıştır. O yüce nebi de nefsinden önce yeni doğduğunda  “ümmeti ümmeti “ diyerek Bu ahir zaman insanlarını ne kadar düşündüğünü, ne kadar sevdiğini göstermiştir. Tabiki insanda o yüce nebinin sünnetine uymalı değil midir?
Öyle bir nebi ki sekerat anında iken peygamberimizin hane- i saadetlerine önce Cebrail a.s. gelir. “Yarasulullah bir isteğin varmı?” diye sorar. Daha sonra melekül mevt (Azrail ) a.s. kapıya gelir izin ister. Cebrail a.s “Ya rasulellah ölüm meleği geldi içeri girmek için senden izin istiyor. Vallahi Azrail senden önce kimseden izin istemedi senden sonrada kimseden istemeyecektir.” Diye ifade eder.
            İşte dostlar Şu kâinatı insanın emrine veren yüce yaratıcının emir ve yasaklarına göre hayatımızı tanzim etmeli, Her hal ve şartta ümmetimin hali ne olacak diye cenab-ı hakka dua eden Rasulullahın sünnetine tabi olmamız gerekir ki;
            Dünyada şah iken ahiret te geda olmayalım.             
                                                                                                        Aziz ÖZKAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder