“Cibril
bana komşuya iyilik yapmayı o kadar çok tavsiye etti ki, yakında komşunun
komşuya varis olacağını zannettim.”
“Ey
Ebu Zer çorba kaynatacağın zaman, suyunu
bolca koy ve komşularını gözet”
“Kötülüklerinden
komşusu kurtulmayan kimse cennet’ e giremez.”
Yukarıdaki hadis-i şeriflerden
öğreniyoruz ki, yüce dinimiz; komşu hak ve vazifelerine karşı mü’min ler den
büyük dikkat göstermemizi istemektedir.
“Komşu
komşunun külüne muhtaç”
“Ev
alma komşu al” gibi Ata sözlerimiz
de komşu ve komşuluğun ne derece önemli olduğunu vurgulamaktadır.
Büyük şehirlerde kimsenin kimseden
haberi olmadığı bir vakıa eve girer veya çıkarken gördüğümüz komşuyu acaba bir
ailenin misafiri mi? Şeklinde anlamamız neyin eseri
Taşındığımız eve beş ay geçmesine
rağmen daha kimse kapıyı açıp ta tanışma
nezaketini göstermedi.
“Böyle
midir sizin elin töresi/ Hele bir yol safa geldin desene” diyen şairde
herhalde bu dertten muzdaripti.
Oysa bizim komşuluk ilişkilerimiz
vardı. Komşunun her derdi ile hemdert olan, iyi günde de kötü günde de kapısını
açıp, sevinç ve kederine ortak olan komşular vardı.
Askerden gelen
oğluna gözün aydına gelen, askere gidene hediyeler alan harçlıklar koyan
komşular vardı. Çat kapı gidilen komşuluk çoktan öldü. Şimdi iki gün önceden
haber verilen eğer müsaitse lütfen kabul edilen komşular, misafirlikler geldi
maalesef
Ne güzeldi çat kapı gidilen ve çay
ve patlamış mısır ikram edilen, haftanın çoğu gününde teklifsizce gidilen
komşuluklar.
“Birbirimizin üzerine kapattığımız kapıların
altından sadece hamam böcekleri giriyor
artık.” Diyen bir
kardeşin İfadeleri gibi kapattık
kapıları ne zaman açılır bilinmez. Eski komşuluklara özlem duyuyorsun ve tam
gideceğin zaman telefon ediyorsun komşum bir çay içmeye geliyoruz ne olur bir
şey hazırlama, karşı taraf sadece çay ayıp olur, diğer ikramlarda yetişmez
diyerek, buğün işimiz var komşu sizi yarından sonraki gün kabul edelim demesi
ve artık seninde gitme isteğin kalmaması bir gerçek değilmi?
Evde bükülen mantıda, sarılan
sarmada, yıkanan halıda velhasıl çok işte komşunun, komşuların emeği olurdu. Kaybolan
değerlerimizle birlikte komşuluk ve komşularda kayboldu. Ne yazık ki aynı
apartmanda selam verecek versen de almayan komşular türedi.Nerden geldi bunlar
Allah aşkına başka bir gezegen den mi ışınlandılar. Ya biz onlardan değiliz ya
onlar bizden ama Türkçe konuşuyorlar, aynı vatanda aynı ilde yaşıyoruz.
Alış veriş için girdiğimiz bir tanıdığın iş yerinde otururken gelen bir
müşteri ile tanışıyoruz. Nerde oturduğunu soruyorum Aman Allahım aynı mahalle, aynı sokak, aynı apartman da
oturuyormuşuz.
Yeni eve taşınalı üç gün olmuş evi
yerleştirmeye devam ediyorduk. Anten kablosu ile uğraşırken yanlışlıkla alt
komşuya inen kablo kopmuştu. Birkaç dakika sonra alt komşu olduğunu anladığımız
aile çıkageldi. Tilkiyi ininden çıkarmak için nasıl duman lazımsa günümüz
insanını, günümüz komşusunu komşusunun
evine çıkartmanın yolu Tv antenlerinin kablosunu koparmaktan geçiyor
maalesef.
Yıllar önce dört katlı bir
apartmanın üçüncü katında otururken bir sabah kapı zili çalmış ve kapıyı
açmıştım kapıdaki kişi bana cenaze evi buramı diye sormuş ve ben ürpermiştim
Allah Allah bizim aileden biri vefat etti de benim haberim mi yok diye
şaşırmıştım. Oysaki üstte oturan komşunun eşi gece vefat etmiş bizde dışardan
gelenler sayesinde öğrenmiştik.
Şimdi o eski komşuluklar tarih oldu,
ve sen evinde, evine asla uğramayan komşularınla aynı apartmandasın, yalnızsın “Kalabalıklar yalnızlar ordusudur”
ifadesinin ne kadar doğru olduğunu bizzat yaşayarak anlıyorsun. Evet
kalabalıklar içinde yalnızlık.
İşte ahir zaman ve işte ahir zaman
da komşuluk. Aziz
ÖZKAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder