7 Temmuz 2017 Cuma

LEZZETLERİ ACILAŞTIRAN ÖLÜM

Bir gönlündür bu rayiha yad kırlara savurma
Güllerin bitiminde ölüm var gülüm
Uzun uzun mavi mavi yudumladığın
Günlerin ardında ölüm var gülüm
Bin bir nazla işveyle adımladığın
Yılların ardında ölüm var gülüm

Evet insanların uzun arzu ve emellerinin esiri olmaması gerektiği, hayallerin, gelecek günlerin ve yılların ardında ölümün olduğu ne güzel ifade edilmiş.
Öyle ya “Seni saracak kefen belki de dokunmuştur. Sen hâlâ gülüp oynuyorsun” ifadesi de bu konuya ne güzel ışık tutmaktadır.
Risâle-i Nur’daki “Eyvah! Aldandık şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet şu güzerân-ı hayat bir uykudur; bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider” ifadesi dünyanın ve insanın faniliğini ne veciz anlatmaktadır.
Ölümle nice taçlı başlar, çukur içinde toprakta yatar. Dünyayı gören gözlere topraklar dolar. Gövdeler böceklere yemek, karıncalara yağma olur.
Bedre (aya) benzeyen cemal hilâl olur. Selvi boylar hılal (kürdan) olur.
Bir tanıdığın kız kardeşinin vefatı münasebetiyle büyük şehrin dolu olan ve mecburen kapatılan mezarlıklarının yanından geçerek, şehre oldukça uzak bir mezarlığa gitmiştik. Bizden önce defin işleri yapılan bir mezar yanında öyle bir feryâd-ü figânlar vardı ki insanı ürpertiyor. “Abi sen buraya girecek adam mıydın, senin ismin bu tahtalar üstüne mi yazılacaktı?” şeklinde isyan kokan ifadeleri ve o kalabalıkta sadece tek bir din görevlisi, o da herhalde tepkiden çekiniyor olsa gerek, onların saçlarını yolarcasına kabir toprağını dağıtmasına sessiz kalıyor. “Bacılarım; lütfen günahtır, yapmayın” diyemiyordu.
O definde işi biten din görevlisi bizim tanıdığın defin işine başlıyor ve alel acele okuduğu duâlarla kısa zamanda işini bitiriyordu.
Evet dostlar “Kalabalıklar sessizler ordusudur” sözleri nasılda günümüz insanlarına uymaktadır. Büyük şehirde hayat zor, orada olmayan dostluklar, yabanî düşen İslâmî duyarlılıklar gibi insanların cenazeleri dahi şehrin oldukça uzak, ıssız bir yerine gidiyor. Ve ne yazık ki mevtanın; “Şu çelenklerin ona faydası yok, kaldırın onları, duâ okuyun” diyecek kimsesi yoktu. Vâ esefâ!
Arapların Cahiliyye devrinde meşhur şairi Kuss b. Saide engin edebiyat ve fesahatiyle ölümü, faniliği öyle bir anlatmıştı ki... Şöyle diyordu Kuss b. Saide:
“Ey insanlar! Hani ya babalar, dedeler, atalar? Nerede soy sop? Hani o süslü saraylar ve mermer binalar yükselten Ad ve Semûd kavimleri? Hani ya dünya varlığından gururlanıp da kavmine, ‘Ben sizin en büyük rabbiniz değil miyim?’ diyen Firavun ile Nemrut?
“Onlar zenginlikçe, kuvvet ve kudretçe sizden çok daha iyi idiler. Ne oldular? Bu yer onları, değirmeninde öğüttü, toz etti, dağıttı. Kemikleri bile çürüyüp dağıldı. Evleri yıkılıp ıssız kaldı. Yerlerini yurtlarını şimdi köpekler şenlendiriyor? Sakın onlar gibi gaflete düşmeyin! Onların yolundan gitmeyin!
“Her şey fanidir. Baki olan ancak Allah’tır. Ki O, birdir, şeriki ve naziri yoktur. İbadet edilecek ancak O’dur, doğmamış ve doğurmamıştır.
“Evvel gelip geçenlerde, bize ibret alacak şey çoktur. Ölüm bir ırmaktır. Girecek yerleri çok, ama çıkacak yeri yoktur. Büyük, küçük hep göçüp gidiyor. Giden geri gelmiyor. Kat’î bildim ki, herkese olan size ve bana da olacaktır.”
Bu Arap dahisinin 1425 yıldan fazla bir süre önce söylediği bu ifadeler nasıl hâlâ da veciz ve kıymetli, değil mi?
Risâle-i Nur’da geçen “Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, failsiz bir in’idam değil; belki bir Fail-i Hakîm-i Rahim tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır, saadet-i ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır, yüzde doksan dokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır” sözleri imanlı insanları rahatlatıyor ve o yolculuğa çıkmaya bir iştiyak veriyor.
“Külli âtin karib” (Gelmesi muhakkak olan her şey yakındır) sırrıyla, kabirdekilerin halleriyle halleşeceğimiz zaman Allah bütün inananların yardımcısı olsun.
Aziz ÖZKAN
30.07.2004

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder