Başlığa bakınca ne alakası var
bayram ile domates ve patatesin diyebilirsiniz.
Tadı damağımda, hatırası kalbimdedir. Annemin
kaynattığı ve tuza bana bana yediğim patateslerin.
40 Yıl önceki ekmek fırınlarını hatırlayın lütfen
İnanın fırından yeni çıkmış ekmeğin mis gibi kokusu kaldı
mı, sadece çay ile yavan olarak yenen ekmek.
Veya o ekmeğin yanına üstüne tuz serpilmiş yaz
domatesi; kimin iştahı çekmez ki
O mis kokulu ekmekleri, börekleri, tahinli çörekleri,
tadına doyamadığımız simitleri, pastaları çok özledik.
Günümüzde genellikle 40 yaş üzerindekilerin sıkça
kullandıkları sözler arasında “nerde o eski meyveler, sebzeler “ cümlesi yer
alır. Domates, domates gibi kokardı, elma, elma gibi… Şimdilerde sadece
görüntüleri benzer durumda. Yoksa ne tadlarının nede kokularının temsil
ettikleri sebzelere yakınlığı yoktur.
Bayramlara gelince Çocukluğumuzdaki bayramları
hatırlar hep iç geçiririz, ’Nerde o eski bayramlar’ diye.
Bayram demek yeni elbise, yeni bir
çift ayakkabı demekti çocuklar için ve bayram şekerleri, verilen harçlıklar.
Neşeyle beklerdik bayram sabahlarını. Gün doğmadan uyanırdık, bayram bir an
önce başlasın diye.
O günlerde herkesin birbirine
verecek bir şeyi vardı mutlaka; Sevgisi, güler yüzü. Hoşgörüsü. Küsler bayramda
barışır, büyükler atlanmadan ziyaret edilirdi.
Bu gün eski heyecanlar yaşanmıyor.
Bazen gelen bayram mı, değil mi insan anlayamıyor. Bayram denince tatil geliyor
akla.
Bayramlar mı güzelliklerini yitirdi?
Biz mi bayram sevinçlerimizi?
Dört yıl
kadar önce Antalya’ da Tarım danışmanı Ziraat Mühendislerine Bitkilerdeki
Hastalık ve Zararlılar, Kimyasallar, Hormon vb. eğitimi verirken;
“Nerde o eski yaz domatesleri ve
annemizin haşladığı ve tuza banarak yediğimiz patatesler demiştim”
Sanırım 50
yaşlarında bir ziraat mühendisi ayağa kalktı
Dedi ki;
“Tadlar aynı
fakat biz yaşlandığımız için o eski tadları alamıyoruz”
Eskişehir’de
tıp son sınıfta okuyan kızının hocalarından bu konuyu duyduğunu, insan
yaşlandıkça tat alma tomurcukları gençlere göre azaldığından eskisi gibi tadları
alamadığımızı söyledi. Konuya bu noktadan hiç bakmamıştım.
İnsan bedeninin hayati fonksiyonlarının
devam edebilmesi için yemeye ve içmeye ihtiyacı vardır. Böylece trilyonlarca
hücremizdeki işlemler için gerekli enerjiyi temin ederiz. Yemek yerken, aslında
sağlığımızı doğrudan doğruya etkileyecek kararları da alırız. Neyi yememiz neyi
yemememiz gerektiğini biliriz. Hangi gıdaların besleyici ve yenilebilir olduğunu,
hangilerinin besin değeri taşımadığını, hangilerinin zararlı olabileceğini anlarız.
Kötü tadlarını hemen algıladığımız çürümüş veya bozulmuş gıdaları çöpe atarız.
Ekşilik oranına bakarak, olgun bir meyveyi ham olanından ayırt ederiz. Asitli bileşikleri
ekşi tadlarından, zehirli maddeleri de yoğun acı tadlarından tanırız.
Dünyada 20.000 yenebilir bitki türü olduğu
tahmin edilmektedir. Gerçekten de katı ve sıvı gıdaların çeşitliliği dikkat
çekicidir. Ancak tüm bu çeşitliliğe rağmen, farklı tadları birbirinden ayırt
etmek bizim için oldukça kolaydır. İşin sırrı Cenabı hakkın dilimizde yarattığı
alıcı sinir uçlarında gizlidir. Bu sinir uçları tat alma tomurcukları olarak nitelendirilmiştir.
Tatlı besinleri algılayacak olan
tomurcuk şeklindeki alıcı sinir uçları dilimizin yan kenarı ve ön kısmında
bulunmaktadır. Tuzlu besinleri algılayacak olan reseptörler dilimizin orta
kısmındadır. Ekşi ve acı besin maddelerini algılayacak alıcılar ise dilimizin
arka kısmında bulunmaktadır.
Dilimiz üzerinde bulunan
her bir tomurcuk üzerinde on ile elli arasında alıcı hücre yani reseptör
bulunmaktadır. Aldığımız besinlerin aşırı soğuk ya da sıcak olması tat
tomurcuklarını olumsuz etkilemektedir. Aşırı uyarılma ile birlikte alıcı
hücreler ölmektedir. Bu hücrelerin kendini yenilemesi yaklaşık yaklaşık 2
haftayı bulabilmektedir.
Dilimiz üzerindeki tat tomurcukları sayısı kişiden
kişiye değişiklik göstermektedir.
Genç insanların dillerinde tat tomurcukları yaşlı bir insana
göre ortalama iki kat daha fazladır. Genç bir insanda neredeyse 10.000 adet tat
tomurcuğu bulunmaktadır. Bu tat tomurcuklarının sayısı yaşlandıkça
azalmaktadır. Bundan dolayı genç insanlar yaşlılara göre daha iyi tat
alabilmektedir.
Bazı kişiler dil üzerindeki tat
alıcılarının özelliğine bağlı olarak aynı tat üzerinde farklı yorumlar
yapabilmektedir. Yani bir besin birine aşırı tatlı gelebilirken diğer bir
kişiye normal gelebilmektedir. Günlük yaşamdan örnek verecek olursak; kimisi
çorbasına çok fazla tuz koyarken, kimisi zaten tuzlu olduğunu
düşünebilmektedir. Bu durum kişisel tat algıları ve alışkanlıklarla
açıklanmaktadır.
Hal
böyle iken benimde katıldığım bir gerçek var ki; İngiliz bilim
insanlarına göre sebze ve meyveler 70
yıl öncesine göre çok az vitamine sahip. Yaşlılardan sık sık duymaya
alışık olduğumuz "Nerede eski domatesler, o mis kokulu naneler'"
özlemini artık Londra'daki Thames Valley Üniversitesi'ndeki araştırmacılar da
söylüyor.
İngiliz bilim insanlarının yaptığı
araştırmaya göre, “sebze ve meyveler dış görünüşleriyle güzelleşirken;
içerdikleri vitamin ve mineraller açısından 70 yıl öncesine göre fakirleşti.”
Beslenme uzmanı Prof. Tim Lang 'ın İngiliz beslenme
Enstitüsü'nde yayınlanan raporuna göre durum alarm verici. 70 yıl içinde
mineral ve vitamin oranındaki düşüşü oldukça ciddi boyutlarda. Eskiden 1 portakal
yiyerek aldığımız vitamin ve mineral miktarını elde etmek için bugün 10
portakal yememiz gerektiğini açıkladılar. Portakaldaki vitamin oranı yüzde
20 düşme göstermiş.
Nasıl ki eski tohumlar, eski meyve ve sebzeler mineral ve
vitamince çok zengindi. Aldığımız tadları hala yâd ediyoruz. Şimdiki meyve ve
sebzeler de mineral ve vitaminler oldukça azaldığından o tadları alamıyoruz.
Aynen onun gibi eskinin bayramlarında ruh vardı. Sevgi vardı,
saygı vardı, edep vardı. Karşılıksız, riyasız sevgiler, dostluklar,
arkadaşlıklar vardı. Ondandır ki unutamıyoruz. Şimdi ise sebze ve meyvede
azalan mineral ve vitaminler gibi, Bayramları bayram yapan o yüksek hasletlerde
azalma ve bir yozlaşma var ki, bayramlar bizi tatmin etmiyor. O günleri
hatırlayan kişiler haklı olarak hayıflanıyorlar.
Günlerinizin özlemini çektiğimiz Bayramlar ve yaz
domatesleri tadında olması dileği ile hoşça kalın.
Aziz
ÖZKAN
Ziraat
Mühendisi
KAYNAK
http://www.bilgiustam.com/dilin-yapisi-ve-tat-alma-duyusunun-onemi/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder