1 Temmuz 2017 Cumartesi

ESKİ BAYRAMLAR ESKİ DOMATES ve PATATESLER

Başlığa bakınca ne alakası var bayram ile domates ve patatesin diyebilirsiniz.
Tadı damağımda, hatırası kalbimdedir. Annemin kaynattığı ve tuza bana bana yediğim patateslerin.
40 Yıl önceki ekmek fırınlarını hatırlayın lütfen
İnanın fırından yeni çıkmış ekmeğin mis gibi kokusu kaldı mı, sadece çay ile yavan olarak yenen ekmek.
Veya o ekmeğin yanına üstüne tuz serpilmiş yaz domatesi; kimin iştahı çekmez ki
O mis kokulu ekmekleri, börekleri, tahinli çörekleri, tadına doyamadığımız simitleri, pastaları çok özledik.
Günümüzde genellikle 40 yaş üzerindekilerin sıkça kullandıkları sözler arasında “nerde o eski meyveler, sebzeler “ cümlesi yer alır. Domates, domates gibi kokardı, elma, elma gibi… Şimdilerde sadece görüntüleri benzer durumda. Yoksa ne tadlarının nede kokularının temsil ettikleri sebzelere yakınlığı yoktur.          
Bayramlara gelince Çocukluğumuzdaki bayramları hatırlar hep iç geçiririz, ’Nerde o eski bayramlar’ diye.
Bayram demek yeni elbise, yeni bir çift ayakkabı demekti çocuklar için ve bayram şekerleri, verilen harçlıklar. Neşeyle beklerdik bayram sabahlarını. Gün doğmadan uyanırdık, bayram bir an önce başlasın diye.
O günlerde herkesin birbirine verecek bir şeyi vardı mutlaka; Sevgisi, güler yüzü. Hoşgörüsü. Küsler bayramda barışır, büyükler atlanmadan ziyaret edilirdi.
Bu gün eski heyecanlar yaşanmıyor. Bazen gelen bayram mı, değil mi insan anlayamıyor. Bayram denince tatil geliyor akla.
Bayramlar mı güzelliklerini yitirdi? Biz mi bayram sevinçlerimizi?
Dört yıl kadar önce Antalya’ da Tarım danışmanı Ziraat Mühendislerine Bitkilerdeki Hastalık ve Zararlılar, Kimyasallar, Hormon vb. eğitimi verirken;
“Nerde o eski yaz domatesleri ve annemizin haşladığı ve tuza banarak yediğimiz patatesler demiştim”
Sanırım 50 yaşlarında bir ziraat mühendisi ayağa kalktı
Dedi ki;
“Tadlar aynı fakat biz yaşlandığımız için o eski tadları alamıyoruz”
Eskişehir’de tıp son sınıfta okuyan kızının hocalarından bu konuyu duyduğunu, insan yaşlandıkça tat alma tomurcukları gençlere göre azaldığından eskisi gibi tadları alamadığımızı söyledi. Konuya bu noktadan hiç bakmamıştım.
İnsan bedeninin hayati fonksiyonlarının devam edebilmesi için yemeye ve içmeye ihtiyacı vardır. Böylece trilyonlarca hücremizdeki işlemler için gerekli enerjiyi temin ederiz. Yemek yerken, aslında sağlığımızı doğrudan doğruya etkileyecek kararları da alırız. Neyi yememiz neyi yemememiz gerektiğini biliriz. Hangi gıdaların besleyici ve yenilebilir olduğunu, hangilerinin besin değeri taşımadığını, hangilerinin zararlı olabileceğini anlarız. Kötü tadlarını hemen algıladığımız çürümüş veya bozulmuş gıdaları çöpe atarız. Ekşilik oranına bakarak, olgun bir meyveyi ham olanından ayırt ederiz. Asitli bileşikleri ekşi tadlarından, zehirli maddeleri de yoğun acı tadlarından tanırız.
Dünyada 20.000 yenebilir bitki türü olduğu tahmin edilmektedir. Gerçekten de katı ve sıvı gıdaların çeşitliliği dikkat çekicidir. Ancak tüm bu çeşitliliğe rağmen, farklı tadları birbirinden ayırt etmek bizim için oldukça kolaydır. İşin sırrı Cenabı hakkın dilimizde yarattığı alıcı sinir uçlarında gizlidir. Bu sinir uçları tat alma tomurcukları olarak nitelendirilmiştir.
Tatlı besinleri algılayacak olan tomurcuk şeklindeki alıcı sinir uçları dilimizin yan kenarı ve ön kısmında bulunmaktadır. Tuzlu besinleri algılayacak olan reseptörler dilimizin orta kısmındadır. Ekşi ve acı besin maddelerini algılayacak alıcılar ise dilimizin arka kısmında bulunmaktadır.
Dilimiz üzerinde bulunan her bir tomurcuk üzerinde on ile elli arasında alıcı hücre yani reseptör bulunmaktadır. Aldığımız besinlerin aşırı soğuk ya da sıcak olması tat tomurcuklarını olumsuz etkilemektedir. Aşırı uyarılma ile birlikte alıcı hücreler ölmektedir. Bu hücrelerin kendini yenilemesi yaklaşık  yaklaşık 2 haftayı bulabilmektedir.
Dilimiz üzerindeki tat tomurcukları sayısı  kişiden kişiye değişiklik göstermektedir.
Genç insanların dillerinde tat tomurcukları yaşlı bir insana göre ortalama iki kat daha fazladır. Genç bir insanda neredeyse 10.000 adet tat tomurcuğu bulunmaktadır. Bu tat tomurcuklarının sayısı yaşlandıkça azalmaktadır. Bundan dolayı genç insanlar yaşlılara göre daha iyi tat alabilmektedir.
Bazı kişiler dil üzerindeki tat alıcılarının özelliğine bağlı olarak aynı tat üzerinde farklı yorumlar yapabilmektedir. Yani bir besin birine aşırı tatlı gelebilirken diğer bir kişiye normal gelebilmektedir. Günlük yaşamdan örnek verecek olursak; kimisi çorbasına çok fazla tuz koyarken, kimisi zaten tuzlu olduğunu düşünebilmektedir. Bu durum kişisel tat algıları ve alışkanlıklarla açıklanmaktadır.
Hal böyle iken benimde katıldığım bir gerçek var ki; İngiliz bilim insanlarına göre sebze ve meyveler 70 yıl öncesine göre çok az vitamine sahip. Yaşlılardan sık sık duymaya alışık olduğumuz "Nerede eski domatesler, o mis kokulu naneler'" özlemini artık Londra'daki Thames Valley Üniversitesi'ndeki araştırmacılar da söylüyor.
İngiliz bilim insanlarının yaptığı araştırmaya göre, “sebze ve meyveler dış görünüşleriyle güzelleşirken; içerdikleri vitamin ve mineraller açısından 70 yıl öncesine göre fakirleşti.”
Beslenme uzmanı Prof. Tim Lang 'ın İngiliz beslenme Enstitüsü'nde yayınlanan raporuna göre durum alarm verici. 70 yıl içinde mineral ve vitamin oranındaki düşüşü oldukça ciddi boyutlarda. Eskiden 1 portakal yiyerek aldığımız vitamin ve mineral miktarını elde etmek için bugün 10 portakal yememiz gerektiğini açıkladılar. Portakaldaki vitamin oranı yüzde 20 düşme göstermiş.
Nasıl ki eski tohumlar, eski meyve ve sebzeler mineral ve vitamince çok zengindi. Aldığımız tadları hala yâd ediyoruz. Şimdiki meyve ve sebzeler de mineral ve vitaminler oldukça azaldığından o tadları alamıyoruz.
Aynen onun gibi eskinin bayramlarında ruh vardı. Sevgi vardı, saygı vardı, edep vardı. Karşılıksız, riyasız sevgiler, dostluklar, arkadaşlıklar vardı. Ondandır ki unutamıyoruz. Şimdi ise sebze ve meyvede azalan mineral ve vitaminler gibi, Bayramları bayram yapan o yüksek hasletlerde azalma ve bir yozlaşma var ki, bayramlar bizi tatmin etmiyor. O günleri hatırlayan kişiler haklı olarak hayıflanıyorlar.
      Günlerinizin özlemini çektiğimiz Bayramlar ve yaz domatesleri tadında olması dileği ile hoşça kalın.
                                                              
                                                                                             Aziz ÖZKAN
                                                                                           Ziraat Mühendisi
KAYNAK

http://www.bilgiustam.com/dilin-yapisi-ve-tat-alma-duyusunun-onemi/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder